“Az Daha Dizim Gidiyordu, Ama Paketler Tam Zamanında Bitti!”
İşe ilk başladığımda böyle şeyler yaşayacağımı hiç düşünmemiştim... Hani evde otururken "biraz el işi yaparım, azıcık da kazanırım" derken, resmen mini bir atölyeye dönüştü salonum.
Yaptığım iş aslında çok zor değildi: takı kutusu katlama ve poşetleme işi. Firmadan her hafta 500 kutu gönderiyorlardı. Her biri özenle katlanacak, içine pamuk yerleştirilecek ve şeffaf poşete konulacaktı. İlk zamanlar bir kutuya 5 dakika harcıyordum ama elim hızlandıkça işi kaptım.
İlk ayımda 2.500 TL kazandım. Ertesi ay sayı artınca bu rakam 4.000 TL’ye çıktı. Düşünsene, evde oturuyorsun, çocuklar okulda, sen bir yandan çayını yudumluyorsun, bir yandan para kazanıyorsun.
Ama işte o gün... biraz fazla rahattım galiba. Ev sıcak, üstümde ince uzun bir tunik vardı. Türbanımı biraz gevşek sarmıştım, evdeyim nasılsa. Kutuları salonda dizdim önüme, biraz eğildim, biraz uzandım derken kendimi işin hızına kaptırmışım.
Kapı çaldı. Aklımda tek şey vardı: “Kutuları almaya firma yetkilisi erken mi geldi?” Panikle ayağa kalktım.
Ve o an... Aynadaki görüntüm gözümün önünden gitmiyor. Tuniğim arka taraftan hafifçe yukarı çıkmış, diz kapağım görünüyor. O an kalbim duracaktı.
Hemen yere oturdum, üzerimi düzelttim, türbanımı biraz daha toparladım. Kapıya gittiğimde içeri gülümseyerek giren kişi... Firma görevlisi değil, komşumuzun 20’lik oğlu çıktı!
“Elimdeki kargoyu size bıraktılar,” dedi. Elimde paket, gözümde utanç. “Allah’ım görmediyse ne ala, gördüyse ben bittim...”
O an anladım ki, evde bile olsan kadın olmak bir hassasiyet meselesi. Hele ki hem çalışıp hem ev halini korumaya çalışan biz türbanlı kadınlar için.
Ama yine de gülümsedim. Çünkü o gün kazandığım 200 TL’lik kutu parası bana bir özgüven kazandırdı.
Her ne olursa olsun, o küçük utancı tatlı bir anıya çevirdim.
Şimdi mi? Hâlâ aynı işi yapıyorum.
Ama artık önlük giyiyorum, türbanımı sıkı bağlıyorum, evde bile topuklu terlikle yürüyorum. Çünkü para kazanmak ayrı, kadın gibi hissetmek apayrı.